14 Ekim 2012 Pazar

Kita'da her gün gibi bir gün


Buralarda havalar böyle hep, bir güneş bir bulut.. Bugün yalancı bir güneş var, geldiğimden beri pek çok kez kandım bu güneşe ve dondum hep. Artık akıllanmış olmayı diliyorum :)

Bugün Alman eğitim sisteminden bahsedecektim değil mi? Aslında genel eğitim sistemine henüz çok vakıf olamadım. Vakti gelince çevre okulları ziyaret edip o zaman tam anlamıyla bir fikir edineceğim. Fakat eğitim çocuklukta başlar. Buradaki insanlar bunun gayet farkındalar. Benim de şansım bu, 6 yaş öncesi çocuklarla birlikteyim. Benim içinde bulunduğum Kita özel. Bu arada, Almanya’da okul öncesi kapsama dahil olan okulların genel adı Kita. Ben de bir Kita’da çalışıyorum. 1-6 yaş arası olmak üzere 200 kadar çocuk var. Toplam 8 grup ediyor. Her grupta 3 öğretmen bulunuyor. Benim gibi bir İngilizce öğretmeni daha var. O 5 yaş grubunda. Kendisi İskoç. Ana dili İngilizce ve epey tecrübeli. Ondan çok şey öğrenebileceğimi umuyorum.

Kita’da çok çok fazla imkan var. Çocuklar gerçekten çok iyi eğitiliyorlar. Sadece oraya gelsinler, aileleri işteyken vakit geçirsinler olayı değil, gerçekten eğitim için ordalar. Learning by doing! (Yaparak, yaşayarak öğrenme!) Bu temel motto. Bizim de Türkiye’de uygulamaya çalıştığımız fakat bir türlü tam anlamıyla başaramadığımız bir eğitim yöntemi.

Oyuncakların tümü ahşap, çok fazla resim, görsel, renk, doğa var işin içinde.. Her hafta bir gün sauna, bir gün dans, bir gün spor, bir gün kan dolaşımı için sıcak-soğuk su egzersizi vs.  gibi aktivitelere dahil oluyorlar. Bunlar ek olanlar.. Günlük rutinimiz ise şöyle: sabah 6’dan itibaren çocuklar gelmeye başlıyorlar.

8:00-9:00 --> Kahvaltı
9:00-10:00 --> Serbest veya öğretmenle geçirdikleri oyun saati
10:00-11:00 --> Bahçe saati
11:00-12:00 --> Öğle yemeği
12:00-14:00 --> Öğle uykusu
14:00-15:00 --> Çay saati gibi bir şey
Saat 3’ten itibaren aileleri gelene kadar yine bahçe zamanı.

Burda anlattığım her bir periyodun ince ince detayları var. Özellikle 8:00-9:00 arasındaki zaman. Ben haftada bir gün bu saati alacağım. Bu saat içinde bazen bizimle birlikte şarkı söylüyor, dans ediyorlar. Bazen oyunlar oynuyor, hikayeler okuyoruz. Her ayın bir konusu oluyor, bir ay meyveler, bir ay renkler… Bu ay renkler mesela. Yapmadığımız şey kalmadı :) Çocuklar sırf maviyi öğrenmek için üstlerini değiştirip, bir masanın etrafına toplanıp, elleriyle, fırçalarla, süngerlerle bembeyaz kağıtları alabildiğine maviye boyadılar. Onlar doğayla ve sokakla iç içe olsun diye her gün en bir saat, hava şartları ne olursa olsun bahçeye çıkıyoruz. Bazen biraz ilerideki oyun parkına gidiyoruz. Renkler temasını bu gelenekle birleştirmek adına çocukları ormana çıkardık mesela. Renk renk yapraklar topladılar. Sonra hepsini inceledik birlikte. Hangisi ne renk diye..
Meyveleri öğrendikleri bir dersten
Bahçede yaprak toplarken
Mavi rengi öğrenmek için yaptıkları boyama çalışmasından
Boyama kağıdının son hali :)

10:00-11:00 arasına gelince.. Bu saatler benim daha çok kabusum oluyor; çünkü kendileri bahçe saati. Çocukların üstünü değiştirip, sıkı sıkı giydirip dışarı çıkarıyoruz. Elbette biz de pek sıkı giyiniyoruz. Ama ben yine de üşüyorum bu soğuk memlekette. Burasıyla İstanbul arasında aşağı yukarı 15 derecelik bir sıcaklık farkı olduğu gerçeği beni epey korkutuyor. Henüz sonbahardaymışız, bunun bir de kışı varmış. Öyle dediler. Ve Kita’da hava koşulları ne olursa olsun çocuklar o bahçe saatinde dışarı çıkmak durumundalar. Ben de “madem öyle” dedim ve kendimi soğuklara karşı eğitmeye karar verdim. İki-üç gün üst üste üzerime hırka mont vs. almadan çıktım. “Elbet alışırım, yok canım hava hiç soğuk değil ki” gibi telkinlerle durumu değiştirmeye çalışsam da kar etmedi, soğuklar beni yendi ve ben titreye titreye kaloriferlerin yanına kaçtım. Ah ah.. Ben hayatımda -10 bile görmemiş biriyim, burada -20’lerden bahsediyorlar.. Ne diyeyim, Allah yardımcım olsun.

Bütün bunlara rağmen bahçe saati çok verimli, çok önemli. Büyüyünce çocuklar benim gibi olmuyorlar, soğuğa karşı çok daha dirençli oluyorlar. Ayrıca bu saatler sayesinde doğayla iç içe oluyorlar. Bahçemizde çocuk parkı ve kum oyuncakları var: kürek, kova filan.. Bazen onları dışarı yürüyüşe çıkarıyoruz. Kedi, köpek gördüğümüzde bütün kafile olarak durup onları selamlıyoruz. Çocuklar ordan burdan ot, çiçek bulup biz getiriyorlar. Yerden taş alıp bunun ne olduğunu soruyorlar. Bunlar teknoloji çağının bizden yavaş yavaş alıp götürdüğü şeyler. Çocukları bu bilinçle büyütmek çok anlamlı ve önemli.

Evet, bahçeden geldikten sonra 11:15’te öğle yemeği vakti geliyor. Küçükleri bir masaya, büyükleri diğer masaya alıyoruz. Küçüklerin tabaklarını doldurup önlerine koyuyoruz. Büyükler için ise ortaya kap hazırlıyoruz, onlar o kaptan istedikleri kadar alıp tabaklarına koyuyor. Yemek konusunda bir kuralımız var, herkes hazır olmadan yemeğe başlamıyoruz ve herkes hazır olduğunda el ele tutuşup “afiyet olsun” diyor, yemeği başlatıyoruz. Gariptir, bütün çocuklarımız yemeklerini kendileri yiyor. Bizim annelerimiz oraya buraya dökeriz diye elimize kaşığı okumayı öğrenmeden önce vermezler. Takdir ettim, önlüklerini mahvediyorlar ama olsun, temizlenir, en azından çocuklar kendilerini yönetmeyi öğreniyorlar. Yemek yemeyeni asla zorlamıyoruz mesela. İştahı ne kadar az olursa olsun.

Alman mutfağı mı? Her yemekte patates var. Ekmek ise sadece kahvaltılarda yeniyor. Her yemeği karıştırıp üzerlerine sos döküyorlar. Her zaman sos, her zaman ve farklı farklı..

Yemekten sonra bütün çocuklar ellerini yıkayıp tuvalete gidiyorlar. Sonra üstlerini değiştirip uyuyorlar. Her çocuğun ayrı sünger yatağı ve bu yataklar için bir dolap var. Her çocuk kendi yatağını, pikesini kendisi alıyor, usul usul üstünü değiştirip yatıyor. Bizim yaptığımız şey ise, bunları yapamayanlara yardım etmek. Sadece yardım etmek. Çocuklar 2-3 yaşında ama kocaman bireyler gibiler. Bu beni çok etkilemişti. Bizim çocuklarımız hiç böyle yetişmiyor. Okula başlamadan onların hiçbir şeyi kendi başlarına yapmasına izin vermiyoruz, çünkü yapabileceklerine inanmıyoruz. Elbette inanmayız, çünkü onları eğitmiyoruz. Onların öğrenme kapasitesi inanılmaz geniş. Bedenleri elverdiği ölçüde, yarım yamalak da olsa her şeyi yapabiliyorlar. Fakat bizim annelerimiz aşırı şefkatli. Özellikle erkek çocuklarına karşı.. Maalesef..

Çocuklar uyurken bazen hafif bir müzik çalıyor, bazen Christin hikaye okuyor. Hepsi uyuyana kadar başuçlarında bekliyoruz. Ben bu zamanları çok seviyorum. Yavaş yavaş kapanıyor gözleri. Siz karşı olan gardları başlarını okşadığınız an iniyor.. Ben onlar uykuya dalarken yanlarında olmayı çok seviyorum. Benim annem beni küçükken yatağa yatırıp giderdi. Uyumazsam o yataktan kalkmaya iznim yoktu. 1-2 saat dönüp durur, nihayetinde uyuyamaz ve kalkıp uykudan uyanmış gibi numara yapardım. Ama annem numara yaptığımı anlardı ve beni gerisin geri yatağa gönderirdi. Ağlardım. Uyuyamazdım. Arkadaşlarım dışarda oyun oynarken ben yanımdaki duvarın noktalarından şekiller yapardım, hayal kurardım. Çok zor zamanlardı. Sanırım bu yüzden onların uykuya daldığı zaman benim için çok önemli. Hiçbirinin uyumaya mecbur kalmasını istemiyorum. Bu nedenle birilerinin mutlaka yanında durup başlarını okşuyor, uykuya dalmalarını seyrediyorum. Nihayet daldıklarında, onları huzur içinde uyuyor olarak gördüğümde dünyanın en huzurlu insanı oluyorum.. Ben bunu her gün yaşıyorum.. İyi ki..

Uyandıktan sonra ise yine üstlerini değiştiriyoruz (bu üst değiştirme olayı beni deli ediyor bazen, çünkü günde 4-5 kere tekrarlanıyor). Sonrasında ikindi çayı gibi bir şey oluyor. Bisküvi, kraker, kahvaltılık vs. yiyorlar. Bu da kahvaltı gibi esasen.. Sonra yine bahçeye çıkıyorlar. Ve Kita saat 6 olduğunda kapanıyor. İşte böyle.. E o zaman ben sözü biraz Kita'dan fotoğraflara bırakayım.


Arkada bahçemiz, öndeki masada genelde boyama yapıp kağıt filan kesiyorlar

Bitkiler, sebzeler, meyveler.. Her şey gerçek. 5 duyularıyla öğreniyorlar.

CD rafı ve CD çalar. Bütün o CD lerde değişik türlerde ve dillerde çocuk şarkıları var.

Uyku vakti geldiğinde bu pencerelerin önündeki otomatik panjurlar yüksek teknolojiyle kapanıyorlar :P

Oyuncaklar, ahşap genel olarak. Değilse bile mutlaka yaratıcılıklarını tetikleyecek türden. O dolaplar sırf bloklar için yapılmış. Her şeyin bir yeri, dolabı, rafı var.


1 yorum:

  1. Sokakta kedi köpek selamlama işini çok sevdim :)
    Yalnız okuduğuma göre sen bu çocuklara baya alışmışsın, umarım seni ileride de hatırlarlar.
    H.

    YanıtlaSil